Koruma Tedbirleri
Koruma tedbirleri Türk Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir. İstanbul avukatı kanun ve mevzuatlara yönelik yetkin bir avukat olarak müvekkillere hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Sıklıkla duyulan tutuklama, gözaltı, yakalama gibi koruma tedbirleri İstanbul ceza avukatına müracaat halinde doğru nitelendirilecektir.
Ceza muhakemesi belirli evreleri izleyerek ilerleyen bir süreçtir. Suç teşkil ettiği iddia edilen fiilin gerçekleştiği tarih ile hükmün kesinleşmesi arasında bir zaman geçmektedir. Hatta bu süreç uzun bir zaman dilimini de kapsayabilmektedir. Bu süreçte delillerin, zamanın yıpratıcı etkisiyle veya kişilerin kasıtlı hareketleriyle ortadan kalkması ihtimali olmaktadır. Bu nedenlerle delillerin muhafaza edilerek sonraki aşamalara sağlıklı bir şekilde aktarılması önemlidir. Maddi gerçeğe ulaşılmasını engelleyen değişiklikleri önleyen tedbirlere koruma tedbirleri adı verilmiştir.
Koruma Tedbirlerinin Özellikleri
Bu tedbirlerin bir takım ortak özellikleri mevcuttur. Bunlar şöyledir:
- İnsan haklarını kısıtlamaları; koruma tedbirleri kişi özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, malvarlığı, haberleşme özgürlüğü, seyahat özgürlüğü gibi insan haklarını kısıtlayabilmektedir. Bu kısıtlamalar hükmün kesinleşmesinden önce gerçekleştiği için kanunlarla düzenlenmeleri şarttır.
- Araç niteliğinde olmaları; koruma tedbirleri ceza muhakemesinin gerçekleştirilmesi, böylece maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için başvurulan araçlardır. Asla amaç olarak değerlendirilmemelidir. Bu nedenle yaptırım veya peşinen infaz edilen ceza değillerdir.
- Geçici olmaları; koruma tedbirleri en son hüküm kesinleşinceye kadar devam edebilirler. Hatta bazı koruma tedbirleri için azami süre öngörülmüştür.
Bir de bu tedbirlerin uygulaması aşamasında bir takım ortaklıklar mevcuttur. Bunlar da şöyledir:
- Görünüşte haklılık; koruma tedbirlerine başvurulabilmesi için görünüşte haklılığın olması gerekir. Koruma tedbirine başvurulan şüpheli veya sanık bakımından suçu işlediği yönünde şüphenin bulunmasını ifade etmektedir.
- Gecikmede tehlike bulunması; bir koruma tedbirine başvurulmadığı takdirde, ceza muhakemesinin yapılamaması veya yapılsa bile maddi gerçeğe ulaşılamaması ihtimali varsa ortaya çıkmaktadır. Böyle bir tehlike yoksa, koruma tedbirine başvurmaya gerek yoktur.
- Ölçülülük; koruma tedbirleri araç niteliğinde olduklarından amaçla orantılı olmalıdırlar. Başvurulan koruma tedbiri ile işin önemi ve isnad edilen suçun cezası arasında ölçü bulunmalıdır. Koruma tedbirine muhatap olanın uğrayacağı zarar ile tedbirden elde edilecek yarar arasında orantı bulunmalıdır.
Ceza hukukunda soruşturma ve devamında kovuşturma aşamasında da koruma tedbirleri ile karşılaşılabilmektedir. Ancak bu koruma tedbirleri ölçülü ve orantılı uygulanması gerekliliğinden yukarıda bahsetmiştik. Ölçüsüz ve haksız uygulanan koruma tedbirlerinin teşhisi hakkında profesyonel destek alınması daha faydalı olacaktır. Ayrıca bu konuda yargısal süreçlere başvuru konusunda profesyonel destek alınması da kişilerin yararınadır. Bu anlamda uzman bir destek için İstanbul ceza avukatının hukuki desteğinden yararlanmakta fayda bulunmaktadır.
Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı
Koruma tedbirlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı uygulanması halinde “haksız tutuklama”, “haksız gözaltı”, “haksız yakalama”, “haksız el koyma”, “haksız arama” söz konusu olur. Adli makamlar tarafından tutuklama, yakalama, gözaltı veya el koyma gibi koruma tedbirleri uygulanarak yapılan soruşturma veya kovuşturma neticesinde şüpheli veya sanığın suçsuz olduğu anlaşıldığında; koruma tedbirlerinin de haksız uygulandığı tespit edilmiş olur. Bu durumda, haksız koruma tedbirleri uygulanan kişinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı doğar.
Kanuni Düzenleme
Bu husus 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
- a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
- b) Kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
- c) Kanuni hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
- d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
- e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
- f) Mahkum olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
- g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
- h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
- i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
- j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
- k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkanlarından yararlandırılmayan, Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.
Netice itibari ile koruma tedbirleri yargılamanın sağlıklı yürümesi açısından gerekli olan kurallardır. Ancak buna rağmen uygulanışı hakkında da titizlikle yaklaşılması gerekmektedir. Bu nedenle her somut olay kendi içerisinde değerlendirilmelidir. Söz konusu değerlendirmenin ise alanında uzman kişi veya kişilerce yapılması önem arz etmektedir. Aksi halde telafisi güç zararların doğması muhtemel sonuçlardandır. Bu doğrultuda İstanbul avukatı iletişim bilgilerinden tarafımız ile irtibata geçebilirsiniz.